Gönüllülük Nedir TDK? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Bakış
Gönüllülük, Türk Dil Kurumu (TDK) tarafından tanımlandığında, “kendi isteğiyle, karşılık beklemeden yapılan yardım veya hizmet” olarak açıklanır. Ancak bu tanım, gönüllülüğü sadece bir eylem olarak anlamamıza yetmeyebilir. Gönüllülük, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi kavramlarla birleştiğinde, bu eylemin derinliği ve anlamı daha da büyür. İstanbul’da yaşayan ve bir sivil toplum kuruluşunda çalışan bir genç yetişkin olarak, sokakta, toplu taşımada veya işyerinde gözlemlediğim birçok durum, gönüllülüğün nasıl farklı grupları etkilediğini ve toplumsal yapıyı nasıl dönüştürebileceğini gösteriyor.
Gönüllülük Nedir TDK? Bir Tanımın Ötesinde
TDK’ye göre gönüllülük, yalnızca belirli bir yardım eylemiyle sınırlı değildir. Gönüllülük, toplumsal dayanışma, birlikte yaşama kültürünün güçlenmesi ve daha adil bir toplum için yapılan bireysel katkıların toplamıdır. Bu tanım, gönüllülüğün sadece başkalarına yardım etmekten ibaret olmadığını, aynı zamanda bir tür sosyal sorumluluk ve ortak iyilik için yapılan kolektif bir çaba olduğunu anlamamıza olanak tanır.
Fakat gönüllülük meselesi, özellikle toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet bağlamında daha karmaşık bir hale gelir. Gönüllü olma fırsatları ve bu fırsatların insanlar üzerindeki etkisi, toplumsal yapının ve güç dinamiklerinin bir yansımasıdır. Örneğin, sokakta gördüğüm pek çok sahnede, bir kadının ya da göçmen bir bireyin gönüllülük yapma fırsatları ile bir erkeğin ya da yerli bir bireyin gönüllülük fırsatları farklı olabiliyor. Bunu gözlemlemek, gönüllülüğün toplumsal bağlamdaki derin etkilerini daha iyi anlamamı sağladı.
Toplumsal Cinsiyet ve Gönüllülük
Toplumsal cinsiyet, gönüllülüğün şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Kadınlar, genellikle toplumsal olarak yardımseverlik ve bakım verme rollerine itilmişlerdir. Bu nedenle kadınların gönüllülük faaliyetlerine katılımı, genellikle bu tür rollerle ilişkilendirilir. İstanbul’da, özellikle kadınların sivil toplum kuruluşlarında gönüllü olarak yer alması, sosyal hizmetler, çocuk bakımı ve kadın hakları gibi alanlarda yoğunlaşır. Ancak bu, kadınların gönüllülük yaparken karşılaştıkları toplumsal cinsiyet temelli sınırlamaları da gözler önüne serer. Kadınlar, gönüllü çalışmalara katıldıklarında, genellikle daha düşük ücretli işler veya toplumsal olarak daha az değer verilen görevler üstlenirler.
Birçok kadın, iş gücü piyasasında hala erkeklerle aynı fırsatlara sahip olamadığından, gönüllü çalışmalara katılma şansları da sınırlıdır. Örneğin, toplu taşıma araçlarında gördüğüm bir sahne, kadınların gönüllülük görevlerini yerine getirme şekilleri hakkında düşündürdü: Kadınlar çoğu zaman ev işlerine, ailelerine bakarken gönüllü çalışmaları daha çok toplumsal sorumluluk olarak algılarlar ve bu roller, onların toplumsal statülerini pekiştiren bir alan olabilir.
Çeşitlilik ve Gönüllülük
Çeşitlilik, gönüllülük faaliyetlerinde önemli bir boyuttur. Farklı etnik, kültürel ve dini gruplardan gelen insanlar, gönüllülük aracılığıyla toplumda daha eşit bir yer edinmeye çalışır. Ancak bu durum her zaman kolay olmayabilir. Göçmenlerin, LGBT+ bireylerin ya da farklı etnik kökenlerden gelen kişilerin gönüllülük fırsatlarına erişimi, toplumsal dışlanma ve ayrımcılık nedeniyle sınırlı olabilir.
Birkaç hafta önce İstanbul’daki bir gönüllü etkinliğinde yaşadığım bir deneyim, bu gerçeği somut hale getirdi. Birçok gönüllü, etkinlik için başvurduğunda, özellikle daha az tanınan yerel organizasyonlardan gelen kişiler dışlanabiliyor. Bir göçmen kadın, etkinlikte yer almak istedi ancak dil bariyerleri ve sosyal dışlanmışlık nedeniyle zorluklar yaşadı. Gönüllü çalışmalarda çeşitliliğin önemi, toplumsal bağları güçlendirebilir, ancak çeşitliliğin sağlanması için daha fazla çaba gerektiği açık.
Sosyal Adalet ve Gönüllülük
Sosyal adalet, gönüllülükle doğrudan ilişkilidir. Gönüllü çalışmaları, toplumun daha adil bir hale gelmesine katkı sağlar. Fakat gönüllülük yalnızca bir yardım eylemi olarak görülmemelidir. Asıl önemli olan, gönüllü çalışmanın toplumsal adaletin sağlanması yolunda nasıl bir etki yarattığıdır. Gönüllülerin, sadece ihtiyaç duyan kişilere yardım etmekle kalmayıp, aynı zamanda toplumsal eşitsizlikleri, ayrımcılığı ve haksızlıkları görünür kılmaları gerektiği bir gerçek.
Günlük hayatta gözlemlediğim bir başka sahne, sosyal adalet mücadelesiyle bağlantılıydı. Birçok genç, toplumsal eşitsizliğe karşı duyarlı ve gönüllü çalışmalar aracılığıyla bu sorunları gündeme taşıyor. Ancak sosyal adaletin sağlanması için, yalnızca gönüllülerin değil, toplumsal yapıların da değişmesi gerekiyor. İstanbul’un çeşitli mahallelerinde, gönüllülerin çalıştığı organizasyonların çoğunda, kadınların ve göçmenlerin toplumsal eşitsizliklere karşı daha fazla söz sahibi olabilmesi için ciddi bir çaba gösterildiğini görüyorum. Bu süreç, bireylerin haklarını savunabilmesi için önemli bir araçtır.
Sonuç: Gönüllülük Nedir TDK? Toplumsal Dönüşümdeki Rolü
Gönüllülük, toplumun her kesimini etkileme potansiyeline sahip bir eylemdir. Ancak bu eylemin etkileri, toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden incelendiğinde, sadece bir yardım eyleminden ibaret olmadığını, toplumsal yapıyı dönüştüren bir araç olduğunu görüyoruz. Gönüllülük, bireylerin toplumsal eşitsizliklere karşı duyarlı hale gelmelerine, daha adil bir toplum için çalışmasına olanak sağlar. Fakat bu dönüşüm, her bireyin eşit fırsatlar ve haklar sağlanarak gerçekleştirilebilir.